GÖSTERGEBİLİM KURAMLARI
Mehmet Rifat
Yazko Çeviri.
1. Göstergebilimin genel bir tanımı.
İnsanların birbirleriyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller (söz gelimi, Türkçe), davranışlar, görüntüler, trafik belirtkeleri, bir kentin uzamsal düzenlenişi, bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatro gösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, sağır-dilsiz abecesi, yazınsal yapıtlar, çeşitli bilim dilleri, tutkuların düzeni, bir ülkedeki ulaşım yollarının yapısı, kısacası bildirişim amacı taşısın taşımasın her anlamlı bütün çeşitli birimlerden oluşan bir dizgedir.
Gerçekleşme düzlemleri değişik olan bu dizgelerin birimleri de genelde, gösterge olarak adlandırılır. Yine çok genel olarak belirtecek olursak, anlamlı bütünleri, bir başka deyişle gösterge dizgelerini betimlemek, göstergelerin birbirleriyle kurdukları bağıntıları saptamak, anlamların eklemleniş biçimlerini bulmak, göstergeleri ve gösterge dizgelerini sınıflandırmak, dolayısıyla, insanla insan, insanla doğa arasındaki etkileşimi açıklamak, bu amaçla da bilgikuramsal, yöntembilimsel ve betimsel açıdan tümü kapsayıcı, tutarlı ve yalın bir kuram oluşturmak, göstergebilim diye adlandırılan bir bilim dalının alanına girer.
2. Göstergeler kuramının tarihçesi.
Bir başka şeyin yerini tutan, daha doğrusu, kendi dışında bir şey gösteren her çeşit biçim, nesne, olgu vb. gösterge diye adlandırılmaktadır. Bu kavram üstüne Eskiçağ’dan başlayarak çeşitli görüşler öne sürülmüş, bir göstergeler dizgesi olan dil üstüne çeşitli düşünceler ortaya atılmıştır. Stoacılar, gösterge üstüne düşünmüşler, özdeksel nesne, özdeksel simge ve anlamı birbirinden ayırt etmişlerdir. Ortaçağ’daki skolastik felsefe yapıtlarında da, anlamlama biçimleriyle ilgili önemli görüşler ileri sürülmüştür.
Göstergeler kuramı, XVII. ve XVIII. yy.larda, usçu ve deneyci felsefe dönemlerinde de gündeme getirildi. Genel bir dil ve anlam kuramının tasarlandığı bu dönemde J. Locke , Essay Concerning Humane Understanding ( İnsan Anlayışı Üstüne Bir Deneme) adlı yapıtında yer verir ve anlamına gelen «semeiotike» terimini kullanır.
Göstergeler kuramının Locke sonraki temsilcisi, Lambert ’dir. Lambert, Neues Organon (Yeni Organon) [1764] adlı yapıtının bir bölümünü, düşüncelerin ve nesnelerin gösterilmesiyle ilgili öğretiye (
Göstergeler öğretisi, Locke ve Lambert’in etkisiyle XIX. yy.da yeniden gündeme gelir: Özellikle, B. Bolzano’nun Wissenschaftslehre (Bilim Öğretisi) [1837] adlı yapıtıyla, E. Husserl ’in 1890’da yazdığı ama ancak 1970’te yayımlanan «Zur Logik der Zeichen “Semiotiik” («Göstergelerin Mantığı Üstüne [Göstergebilim] başlıklı incelemesi dilsel göstergelerle ilgili gözlemler içerir.
Göstergeler kuramının ilk dönemi olarak adlandırabileceğimiz bu çalışmalarda “semiotik” sözcüğüne rastlanmaktaysa da, genel göstergeler kuramından çok, bir dil kuramının, bir dil felsefesinin geliştirildiği görülür.
3.Çağdaş göstergebilimin öncüleri.
Göstergebilimin bir bilim dalına dönüşmesini sağlayan kişi Ch. S. Peirce ’tür. Peirce, bütün olguları kapsayan bir göstergeler kuramı tasarlamış ve mantıkla özdeşleştirdiği bu kurama «semiotic» adını vermiştir. Peirce’e göre, göstergebilim ( her çeşit bilimsel inceleme için bir başvuru çerçevesi oluşturan genel bir kuramdır, Peirce, tasarladığı bu göstergebilimi üçe ayırır:
1. salt dilbilgisi;
2. mantık;
3. salt sözbilim.
Göstergebilim kuramıyla ilgili yazılarını belli bir kitapta toplamamıştır Peirce Söz konusu yazılar, bilginin ölümünden yaklaşık yirmi yıl sonra Collected Papers (Bütün Yazılar) [1931-1958] adıyla yayımlanmaya başlamış ve Peirce’ün göstergebilim açısından değeri ancak bu yayınlardan sonra anlaşılmıştır. Yaklaşımının en belirgin özelliği, gösterge kavramı için önerdiği tanım ve sınıflandırma biçimidir. Göstergebilimsel olguların eksiksiz bir sınıflandırmasını yapmak isteyen Peirce, sonunda üçlüklere dayalı altmış altı sınıftan oluşan bir göstergeler dizelgesi oluştur. Peirce’ün önerdiği üçlükler arasında en önemlisi de görüntüsel gösterge, belirti, simge üçlüsüdür.
Bunları şu örneklerle açıklayabiliriz: Görüntüsel gösterge, belirttiği şeyi doğrudan doğruya canlandıran bir göstergedir (resim, fotoğraf); belirti, nesnesiyle kurduğu gerçek ilişki gereği, bu nesne tarafından belirlenen bir göstergedir (duman ateşin belirtisidir); simge, uzlaşmaya dayanan bir göstergedir (terazi, adaletin simgesidir).
Bu üçlü ayrıma dayanılarak yapılmış birçok göstergebilimsel araştırma vardır. Sözgelimi, reklamcılığı ele alan araştırmaların şu tür bir sınıflandırma yaptıklarını görürüz: 1. Bir ürünün reklami doğrudan doğruya görüntüsü verilerek yapılabilir; 2. Bir ürünün reklamı, çeşitli toplumsal ekinsel belirtiler aracılığıyla (dayanıklılık, ucuzluk, üstünlük, vb.) yapılabilir; 3. Bir ürünün reklamı, o ürün çeşitli simgeler gösterilerek yapılabilir.Pierce’ün getirdiği bir başka önemli ayrım da göstere , yorumlayan ve nesne üçlüsüdür.
Göstergebilimin Avrupa’daki öncüsü ise F. de Saussure ’dür. Saussure, soruna, bir felsefeci, bir mantıkçı olarak değil, bir dilbilimci olarak yaklaşır. Peirce, dil-dış gösterge dlzgelerinden kalkarak dilin bu dizgeler içindeki yerini saptarken, Saussure dilden kalkarak, başka göstergelerin işleyişini araştıracak bir bilim dalının kurulmasını öngörür. İlerde kurulmasını istediği ve toplum içindeki göstergelerin yaşamını inceleyecek olan bu bilim dalım da sémioloji terimiyle adlandırır. Saussure’e göre, göstergebilim, genel göstergeler bilimi olacak, doğal dillere özgü göstergeleri inceleyen dilbilim de göstergebilimin bir dalı durumuna gelecektir. Saussure dilbilimi göstergebilime bağlarken, göstergebilimi de toplumsal ruhbilimin, dolayısıyla genel ruhbilimin içine oturtur.
Peirce göstergebilimin temelini attığına inanırken, Saussure göstergebilimden, ilerde kurulacak bir dal diye söz eder.
4. Peirce ve Saussure’den sonraki ilk göstergebilimciler.
1930 yıllarında, mantıktan esinlenerek göstergebilimi geliştirmeye çalışanlar arasında Ch. W. Morris özel bir yer tutar. Gerçekten de Peirce’ün. R. Carnap’ın ve yeni-olgucu akımın etkisinde kalan Morris, Foundations of the Theory of Signs (Göstergeler Kuramının Temelleri) [1938] ve Signs, Language and Behaviour (Göstergeler, Dil ve Davranış) [1946] adlı yapıtlarında, bütün göstergelerin genel kuramını oluşturmaya çalışır’. Tasarladığı bu genel kuram içinde de üç bileşen ayırt eder:
1. sözdizim: Göstergelerin birleşim kurallarını araştırır;
2. anlambilim: Göstergelerin anlamını inceler;
3. edimbilim: Göstergelerin kaynağını, kullanılışını ve etkilerini davranış çerçevesi içi inceler.
Morris’e göre, göstergebilim bütün insan etkinliklerinin kavranmasını sağlayan bilimsel bir temeldir.
A.B.D.’de Morris, Peirce’ün görüşlerini geliştirirken, Avrupa’da da çeşitli kuramcılar bir yandan, Saussure’ün görüşlerinden, bir yandan da mantıktan esinlenerek göstergebilime katkıda bulunmaya çalışıyorlardı.
Saussure’ün düşüncelerinden kalkan Prag Dilbilim Okulu üyeleri, yazınsal ve sanatsal olgulara yaklaştılar. Bu arada J. Mukarovsky de sanatı göstergebilimsel bir olgu olarak ele aldı ve estetik işlev ile bildirişim işlevini tanımladı.
Öte yandan, L. Hjelmslev , Dil Kuramının Temel İlkeleri’ adlı yapıtının son bölümlerinde, doğal dil dışındaki gösterge dizgelerini ele alarak, mantıksal biçimselleştirmeye dayalı tutarlı bir gösterge kuramının temellerini oluşturdu. Hjelmslev’e göre, bütün gösterge alanlarını kucaklayan göstergebilimi konu dili (inceleme nesnesi) bilimsel olmayan bir üstdildir (bilimsel kavramlar bütünü). Ancak, bilimsel diller de göstergebilimin inceleme alanına girebilir: Bu durumda da, Hjelmslev’e göre, bir üstgöstergebilim söz konusudur.
Hjelmslev ayrıca, düzanlam ve yananlam kavramlarını, göstergenin iki değişik değeri olarak ortaya atar. Bilgine göre, herhangi bir sözce ilk anlamının dışında (düzanlam), daha başka anlamlar da taşıyabilir. Sözgelimi, bir konuşucunun sözleri, belli bir anlam taşırken (düzanlam), konuşma biçimi de hangi yöreden olduğunu gösterebilir (yan anlam).
Hjelmslev’in bir başka katkısı da, Saussure’ün kavramlarını yetkinleştirerek ortaya attığı anlatım ve içerik saptamasıdır. Hjelmslev, gösterge dizgelerine ilişkin olarak belirlediği bu iki düzeyi de kendi aralarında ikiye ayırır: Anlatımın tözü/anlatımın biçimi; içeriğin tözü/içeriğin biçimi.
Saussure’ün tasarısını geliştirmeyi amaçlayan bir başka dilbilimci de E. Buyssens ’tir. Buyssens, Les Langages et le discours (Diller ve Söylem) [1943] adlı yapıtında Saussure’ün temel kavramlarından esinlenerek, bildirişim amaçlı gösterge dizgelerini değerlendirmeye yönelik bazı kavram ve ayrılıklar saptar. Buyssens’e göre, göstergebilim, toplum yaşamı içindeki yalnızca istençli belirtileri (belirtkeler: Trafik belirtkeleri sözgelimi)
inceler.
Aynı dönemlerde, başka dilbilimciler de ( Sapir, Trubetskoy, Jakobson, Benveniste özellikle dilin başka gösterge dizgeleri içindeki yerini saptamaya yönelmişlerdir.
5. 1960 yıllarından sonraki bazı göstergebilimsel yaklaşımlar.
İkinci Dünya Savaşından sonraki yıllarda, insan bilimleri alanındaki yöntemlerin gelişmesi sonucu, göstergebilimsel etkinlikler hızlandı.
196O’ tan sonra da başta Fransa, A.B.D. ve S.S.C.B. olmak üzere gösterge bilimsel araştırmaların çeşitli ülkelere yayıldığı görüldü.
S.S.C.B.’de sibernetiğin, simgesel mantığın, matematiğin ve bildirişim kuramının etkisiyle şiir, .söylen, söylence vb. gibi anlamlı bütünler üstüne çalışmalar yapıldı ( J. Lothman ve Tartu Okulu).
ABD’de, insan ve hayvan davranışlarını betimleyen çalışmalara başlandı. Bu çalışmaların öncüsü de Th. A. Sebeok oldu. Başlıca görüşlerini Contributions of the Doctrine of Signs (Göstergeler Öğretisinin Katkıları) [1976] The Signs and its Masters (Gösterge ve Gösterge Ustaları)[1978] Semiotics (Göstergebilim) [1979] adlı yapıtlarında ortaya koyan Sebeok’a göre, göstergebilim tarihinin üç temel dayanağı dilbilim (Saussure), felsefe (Peirce) ve tıptır (Hippokrates).
Göstergebilimin, bildirişim işlevi ile anlatım işlevini incelediğini belirten Sebeok, bu bilimi çeşitli alanlara ayırır: İnsanlara ilişkin göstergelerin incelenmesi; bedene iliş kin sibernetik dizgelerin incelenmesi; hayvan bildirişiminin incelenmesi.
Öte yandan Fransa’da, bilgikuramsal ve yöntemsel açıdan birbirinden değişik yaklaşımların varlığı göze çarpar. Saussure-Buyssens-A. Martinet doğrultusunda yer alan G. Mounin, L.J. Prieto ve J. Martinet gibi araştırmacılar, bildirişim amaçlı dil-dışı gösterge dizgelerini betimlemeye yönelirler: Trafik belirtkeleri, mors ve sağır-dilsiz abecesi, bazı davranışlar, diyagramlar, denizcilerin kullandıkları belirtkeler vb. Bu gösterge dizgelerinin toplum içindeki bildirişimi sağlayan dizgeler olması nedeniyle, söz konusu araştırmacıların Saussure’ün tasarısını bir açıdan yerine getirdikleri söylenebilir. Ama, öte yandan, bu dizgelere ilişkin araştırmalar Saussure’ün tasarısındaki bir başka özelliği (göstergebilimin, dilbilimi de içine alan genel bir göstergeler bilimi olarak kurulması) yerine getirmekten uzaktır. Çünkü, bu araştırmacıların çalışmalarında göstergebilim dilbilimin bir eklentisi durumuna gelmiş , dil dışı gösterge dizgelerini dilbilimsel yöntemlerle betimleyen yardımcı bir uygulayım biçimini almıştır. Bildirişim göstergebilimi diye adlandırılan bu tür çalışmalar, çözümleyici bilimsel bir üstdil oluşturmak ve anlamları incelemek yerine, salt betimlemeyle, gösterge betimlemesiyle yetinmektedirler.
Göstergebilimsel araştırmaların gelişmesine katkıda bulunmuş bir başka Fransız yazarı da R. Barthes ’tır. Mythologies (Söylenler) [1957] Göstergebilim ilkeleri (1964) ve Systeme de la Mode (Moda Dizgesi) [1967] adlı yapıtlarında moda, mutfak, görüntü, vb. dizgeleri özellikle Saussure ve Hjelmslev’in görüşlerinden yararlanarak çözümlemeye girişen Barthes, sonradan yazar ve denemeci yanının ağır basması nedeniyle, göstergebilimden giderek uzaklaşmıştır. Barthes’ın göstergebilim açısından getirdiği önerilerin en ünlüsü, Saussure’ün tasarısını tersine çevirerek, göstergebilimin, dilbilim içinde yer aldığını söylemesidir. Barthes’a göre, insanların yararlandığı her gösterge dizgesi ancak dil aracılığıyla, dil desteğiyle gerçeklik kazanır. Bu nedenle de, Barthes, gösterge dizgelerini, salt dizgeleri inceleyerek değil, bu dizgelerden söz eden söylemleri inceleyerek değerlendirmektedir.
Günümüz(1980 li yıllar) göstergebilimcileri arasında J. Kristeva, U. Eco ve Ch. Metz de önemli bir yer tutar. Söylemleri, bireyin ruhsal özelliklerini göz önün de bulundurarak incelemeyi amaçlayan ve dili anlam üretimi ve dönüşü mü olarak ele almak isteyen Kristeva, göstergebilimi eleştirel bir bilim ya da bilimin eleştirisi olarak görür. Eco, göstergebilimi, ekinsel olguları gösterge dizgeleri olarak inceleyen bir bilim dalı biçiminde tanımlar. Metz ise sinema göstergebilimine yönelir.
6. A.J. Greimas ve Paris Göstergebilim Okulu.
Göstergebilim kuramcıları arasında A.J. Greimas ’ın apayrı bir yeri vardır; çünkü, göstergebilimi, kendi kendine yeten, gerçekten özerk, bir bilim düzeyine yükseltmiştir. İlk çalışmalarını sözcükbilim alanında başlatan, sonra anlambilime yönelen bilgin, l966’da yayımladığı Semantique structurale (Yapısal Anlambilim) adlı yapıtıyla, her çeşit anlamlama dizgelerinin incelemesini kapsayan genel bir anlambilim yöntemi oluşturdu. Bu açıdan, Greimas’ın genel anlambilim yöntemi, göstergebilim yöntemi demektir. Böylece, Greimas’ın doğrudan doğruya anlam sorunlarına yönelik bir ‘kuram oluşturduğu ortaya çıkar. Nitekim, Greimas, 1970’te Du Sens (Anlam Üstüne) adlı yapıtıyla göstergebilimin çeşitli kuramsal düzeylerini derinleştirir. Geliştirdiği yöntemi, çevresinde oluşturduğu araştırma topluluğuyla birlikte, yazınsal söylem, sözlü yazın, görüntü, müzik, masal, bilimsel söylem, uzamsal düzenleniş, tutkular, şiir, öğretim dili, dinsel söylem, hukuk dili, gibi değişik alanlara uygularken, kuramsal aygıtını da sürekli olarak geliştirir.
Bu arada, 1976’da yayımladığı iki yapıtla gerçek bir göstergebilimin, bir başka deyişle, bir anlamlama kuramının oluşturulduğunu kanıtlar: Maupassant ve Semiotique et Sciences sociales (Göstergebilim ve Toplumsal Bilimler).1979’da J. Oourtes ile birlikte yayımladığı Semiotique. Dictionnaire raisonnd de la th du langage (Göstergebilim. Dil Kuramının Açıklamalı Sözlüğü) adlı yapıtıyla, 1960 yıllarında tasarladığı göstergebilim kuramının tümükapsayıcı, tutarlı ve yalın bir aşamaya ulaştığını da kanıt-lar. Yine 198O’de E. Landowski ve başkalarıyla birlikte yayımladığı Introduction a analyse du dizcours en scıences socıales (Toplumsal Bilimlerdeki Söylem Çözümleme Giriş) adlı yapıtla da bilim dıllerini Inceleme aşamasını başlatır.
Greimas in çevresinde oluşturduğu araştırma topluluğu bugün Paris Göstergebilim Okulu diye de adlandırılmaktadır Bu topluluğun önde gelen araştırmacıları arasında özellikle şu kişileri sayabiliriz J.Cl. Coquet, J.Courtes E. Landowski, P. Fabbri, I. Darrautlt, M. Arrivé, J.-M. Floch,Cl. Zilberberg, F. Bastide, C. Chabrol vd.
Greimas’ın ve Paris Göstergebilim Okulu’nun amacı, ana çizgileriyle şöyle
Göstergebilimin, anlamlı bütünlere özgü anlamsal ayrılıkları, anlamsal eklemlenişi (anlamlamayı), bir üstdil aracılığıyla yeniden üreterek açıklamayı amaçlar. Bu amaçla, salt bildirişim dizgelerini ya da göstergeleri değil, anlamlı bütünleri (anlamlama dizgeleri) ele alır. Simgesel mantıktan, matematikten, budunbilim ve dilbilimden kaynaklanan bu anlamlama kuramının inceleme aygıtı çç aşamadan oluşur:
1. Betimsel dil;
2.Yöntembilimsel dil;
3. Bilgikuramsal dil.
Her üç aşamaya ilişkin, olarak da kavramsallaştırma ve mantıksal biçimselleştirme çabaları gerçekleştirilmiştir.
Paris Göstergebilim Okulunun son yıllarda çalışmaları insanların gerek edimlerıyle gerekse tutkularıyla birbirlerini etkileme düzenine yönelik olmuştur. İnsanlar arası ilişkilerde gerçek (doğru), yanlış, gizli, yalan gibi özellikler araştırılmış ve sınıflandırılmıştır. Ayrıca, yine son bir-kaç yıl içinde, istemek, bilmek, inanmak, yap yapmak, zorunda olmak gibi bireyler arası ilişkilerde önemli yer tutan ve kiplikler diye adlandırılan özelliklerin sınıflandırılmasına girişilmiştir.
Kısaca belirtmek gerekirse dilbilimde nasıl çeşitli akımlar varsa göstergebilimde de çeşitli akımlara rastlanmaktadır Bu akımlar arasında da söz konusu bilim dalını en üst aşamasına ulaştırmış kuram Greimas in öncülüğünde geliştirilmiş kuramdır.
Etiketler: bilim dalı, gösterge, göstergeleri inceleyen bilim dalı, Ödev, üniversite
|
Ekim 7th, 2007 at 19:16
yavvvvvvvvv anlamadımki yorum yapam!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!!
Ekim 9th, 2007 at 20:59
kim anlar be bundan insan özet koyar:d
Ekim 9th, 2007 at 21:20
ya anladımda bu yabancı kelimeler yerine türkçe yazsanız daha makbulee geçiçekti hiç bişey anlamadım bu kelimeler yüzünden türkçe dilimizden düşmez ama yazamıyoruz galiba he ne nerdisiz????
Ekim 17th, 2007 at 19:17
sagolun allah razı olsun kim yayınladıysa teşekkür ederim.
Ekim 22nd, 2007 at 15:53
allah razı olsun bişey anlamadık.yinede teşekkürler…
Ekim 30th, 2007 at 18:02
dersler icin kolaylık oldu biraz daha acık sekli olsa ama iyi beyendim rizli eren seni seviyom
Eylül 11th, 2008 at 21:08
ya bu ne biçim şey yaw aradığım şey sadece göstergeleri inceleyen bilim dalı ama istediğim şeyi hala bulamıyorum lütfen biri bana bunu yazsın yawww
ÇILGIN RAPÇI
Eylül 12th, 2008 at 16:17
birşey anlamadım yaww ne biçim şeyse bulunmadı gitti
Eylül 13th, 2008 at 11:52
bende arıorum buda bnm aradağm şey değill :S off daha kısa özet şeklinde yazamasmıydınız :S ama yinede saolun
Eylül 13th, 2008 at 11:54
arkadaşlar ben özet şeklinde buldum isteyen msnsini yazsın yollayayım
Eylül 13th, 2008 at 11:55
GÖSTERGE BİLİM, değişik bildirişim dizgelerini inceleyen bilim dalı. Gösterge bilim, dil göstergelerinin yanı sıra, insanın yarattığı tüm gösterge dizgelerini kapsar: hareketler, mimikler, dans, resim, sinema, moda vb. Bazı dizgeler, dil yetisiyle ortak dizgesel özellik taşırken (trafik işaretleri, denizcilikte kullanılan flama ve bayraklar, trafik lambaları) bazıları taşımaz (genel olarak sanatlar). İlk saydıklarımızın bazıları uzlaşımsal göstergelerden (kırmızı ışık, yeşil ışık) oluşur. Bazıları ise nedenli, simgesel göstergeler kullanır (trafik levhalarındaki yön oku, kamyon resmi). Bazı bildirişim dizgeleri, örneğin efsaneler, belli bir amaca bağlı değildir. Şu hâlde, bütün göstergeler, Saussure’ün “göstergenin toplum hayatındaki yerini inceleyen bilim dalı” hâline getirmek istediği göstergebilimin uzmanlık alanına girer.
işte bu özet hali inş. işinize yarar
Eylül 13th, 2008 at 13:47
ya ben de merve gibi göstergeleri inceleyen bilim dalını arıyorum yardımcı olun lütfenn
Eylül 13th, 2008 at 21:22
Göstergeleri İnceleyen Bilim Dalı Semiyotik yada diğer adıyla Semiyoloji simge, sembol, ve işaretlerin yorumlanmasını, üretilmesini veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik bir şekilde incelenmesine dayanan bir bilim dalıdır..
Semiyotik eski yunancada işaret anlamına gelen semeion kelimesinden gelir.
Arkadaşlar umarım işinize yarar.Bende arıyodum (ödevimdi) buldum sizede söylemek istedim..
hoşçakalın..
Eylül 13th, 2008 at 21:22
bnde merve ve duygu gibi göstergeleri inceleyen bilim dalını arıyorum lütfen yardımcı olun
Eylül 14th, 2008 at 14:36
allah razı olsun ne muradın varsa versin kübracım öpüyorum seni:D
Eylül 14th, 2008 at 15:28
coookk saolun. süpersinizzzzzzzzzzzzzzz
Eylül 14th, 2008 at 16:58
allh tutuğnuzu altın etsinn inşşşşşşşşşş…. allh sefdğnize bağşlsın sizi chok savolnn hyatım kurtulduxDxDxDchok makbuleee gçtii savolunn x)))
Eylül 14th, 2008 at 18:26
şimdi şahsen ben bu yazıyı çok uzun buluyorum ama ginede çok güzel
Eylül 15th, 2008 at 08:48
ya ben hiç bişey anlamadım göstergeleri inceleyen bilim dalını alıyım direk yaw
Eylül 15th, 2008 at 16:58
yhaa bende göstergeleri inceleyen bilimi dalını istiorum siz ne yazıosunuzzzz
bbeeeee
Eylül 17th, 2008 at 20:27
YAyında emeği geçen arkdaşlara teşekkür ederiz:)
Eylül 18th, 2008 at 15:31
ya bu ne insan bu kadar uzun yazar mı8??? ha olmadı bare anlaşılır bi dilde olsaydı ve de en önemlisi özeti olsaydı iiii olurdu ama olsun bunu bile bulamaya bilirdik
Eylül 18th, 2008 at 22:01
kübraya çok tesekkür ederim allah razı olsun
Eylül 21st, 2008 at 09:25
ya ben bilim dallarının neler olduğunu istiyorum siz ne veriyosunuz bu ne saçmalık
Eylül 21st, 2008 at 11:10
cevap veren arkadaşlara çok teşekkürler
Eylül 21st, 2008 at 11:39
çok teşekkür ederim hepinize hoşçakalın
Eylül 21st, 2008 at 11:48
kübra dilan çok teşekkür ederim özeti bizimle paylaştığınız için
Eylül 21st, 2008 at 12:35
Bu bilqiler çoq işime yaradı Kübra we Dilan dan allah razı olsuın…:D:D Tekrar sağolun canlarm bn yhaa :D
Eylül 21st, 2008 at 13:04
ya dilan ve kübra çok saolun valla 2 saat yazacağıma kurtuldum teşekkürler
Eylül 21st, 2008 at 13:51
yha gerçekten kübra saol özet çoq işime yaradı tşk edrm…:)
Eylül 21st, 2008 at 17:25
yhaw ben özet istiyom bu yazı çok uzun 3 günde anca yazarız biz:s:S:S:S:
Eylül 22nd, 2008 at 22:42
ah kübra ah yaa o kdr karışık uzun paragrafı yazdıktan sonra okudum özetini pofff keske daha once okusaydım:s
Eylül 23rd, 2008 at 15:46
arkadaslar gostergelerı ınceleyen bılım dalına turkcede ısaret bılımı dıyomusuz arastırmak ısteyenler bunu yazıp arastırsınlar ben buldum hadı kolay gelsın bybybybyby
Eylül 23rd, 2008 at 17:40
gercekten coqq tesekurlerr bilgilerr coq işime yaradıı saolunn kızlarrrrrr )
Eylül 23rd, 2008 at 18:30
ya lütfen bana göstergeleri inceleyen bilim dallarının ne olduunu söleinnnn
Eylül 23rd, 2008 at 20:25
A.B.D.’de Morris, Peirce’ün görüşlerini geliştirirken, Avrupa’da da çeşitli kuramcılar bir yandan, Saussure’ün görüşlerinden, bir yandan da mantıktan esinlenerek göstergebilime katkıda bulunmaya çalışıyorlardı.
Saussure’ün düşüncelerinden kalkan Prag Dilbilim Okulu üyeleri, yazınsal ve sanatsal olgulara yaklaştılar. Bu arada J. Mukarovsky de sanatı göstergebilimsel bir olgu olarak ele aldı ve estetik işlev ile bildirişim işlevini tanımladı.
Öte yandan, L. Hjelmslev , Dil Kuramının Temel İlkeleri’ adlı yapıtının son bölümlerinde, doğal dil dışındaki gösterge dizgelerini ele alarak, mantıksal biçimselleştirmeye dayalı tutarlı bir gösterge kuramının temellerini oluşturdu. Hjelmslev’e göre, bütün gösterge alanlarını kucaklayan göstergebilimi konu dili (inceleme nesnesi) bilimsel olmayan bir üstdildir (bilimsel kavramlar bütünü). Ancak, bilimsel diller de göstergebilimin inceleme alanına girebilir: Bu durumda da, Hjelmslev’e göre, bir üstgöstergebilim söz konusudur.
Hjelmslev ayrıca, düzanlam ve yananlam kavramlarını, göstergenin iki değişik değeri olarak ortaya atar. Bilgine göre, herhangi bir sözce ilk anlamının dışında (düzanlam), daha başka anlamlar da taşıyabilir. Sözgelimi, bir konuşucunun sözleri, belli bir anlam taşırken (düzanlam), konuşma biçimi de hangi yöreden olduğunu gösterebilir (yan anlam).
Hjelmslev’in bir başka katkısı da, Saussure’ün kavramlarını yetkinleştirerek ortaya attığı anlatım ve içerik saptamasıdır. Hjelmslev, gösterge dizgelerine ilişkin olarak belirlediği bu iki düzeyi de kendi aralarında ikiye ayırır: Anlatımın tözü/anlatımın biçimi; içeriğin tözü/içeriğin biçimi.
Saussure’ün tasarısını geliştirmeyi amaçlayan bir başka dilbilimci de E. Buyssens ’tir. Buyssens, Les Langages et le discours (Diller ve Söylem) [1943] adlı yapıtında Saussure’ün temel kavramlarından esinlenerek, bildirişim amaçlı gösterge dizgelerini değerlendirmeye yönelik bazı kavram ve ayrılıklar saptar. Buyssens’e göre, göstergebilim, toplum yaşamı içindeki yalnızca istençli belirtileri (belirtkeler: Trafik belirtkeleri sözgelimi)
inceler.
Aynı dönemlerde, başka dilbilimciler de ( Sapir, Trubetskoy, Jakobson, Benveniste özellikle dilin başka gösterge dizgeleri içindeki yerini saptamaya yönelmişlerdir.
5. 1960 yıllarından sonraki bazı göstergebilimsel yaklaşımlar.
İkinci Dünya Savaşından sonraki yıllarda, insan bilimleri alanındaki yöntemlerin gelişmesi sonucu, göstergebilimsel etkinlikler hızlandı.
196O’ tan sonra da başta Fransa, A.B.D. ve S.S.C.B. olmak üzere gösterge bilimsel araştırmaların çeşitli ülkelere yayıldığı görüldü.
S.S.C.B.’de sibernetiğin, simgesel mantığın, matematiğin ve bildirişim kuramının etkisiyle şiir, .söylen, söylence vb. gibi anlamlı bütünler üstüne çalışmalar yapıldı ( J. Lothman ve Tartu Okulu).
ABD’de, insan ve hayvan davranışlarını betimleyen çalışmalara başlandı. Bu çalışmaların öncüsü de Th. A. Sebeok oldu. Başlıca görüşlerini Contributions of the Doctrine of Signs (Göstergeler Öğretisinin Katkıları) [1976] The Signs and its Masters (Gösterge ve Gösterge Ustaları)[1978] Semiotics (Göstergebilim) [1979] adlı yapıtlarında ortaya koyan Sebeok’a göre, göstergebilim tarihinin üç temel dayanağı dilbilim (Saussure), felsefe (Peirce) ve tıptır (Hippokrates).
Göstergebilimin, bildirişim işlevi ile anlatım işlevini incelediğini belirten Sebeok, bu bilimi çeşitli alanlara ayırır: İnsanlara ilişkin göstergelerin incelenmesi; bedene iliş kin sibernetik dizgelerin incelenmesi; hayvan bildirişiminin incelenmesi.
Öte yandan Fransa’da, bilgikuramsal ve yöntemsel açıdan birbirinden değişik yaklaşımların varlığı göze çarpar. Saussure-Buyssens-A. Martinet doğrultusunda yer alan G. Mounin, L.J. Prieto ve J. Martinet gibi araştırmacılar, bildirişim amaçlı dil-dışı gösterge dizgelerini betimlemeye yönelirler: Trafik belirtkeleri, mors ve sağır-dilsiz abecesi, bazı davranışlar, diyagramlar, denizcilerin kullandıkları belirtkeler vb. Bu gösterge dizgelerinin toplum içindeki bildirişimi sağlayan dizgeler olması nedeniyle, söz konusu araştırmacıların Saussure’ün tasarısını bir açıdan yerine getirdikleri söylenebilir. Ama, öte yandan, bu dizgelere ilişkin araştırmalar Saussure’ün tasarısındaki bir başka özelliği (göstergebilimin, dilbilimi de içine alan genel bir göstergeler bilimi olarak kurulması) yerine getirmekten uzaktır. Çünkü, bu araştırmacıların çalışmalarında göstergebilim dilbilimin bir eklentisi durumuna gelmiş , dil dışı gösterge dizgelerini dilbilimsel yöntemlerle betimleyen yardımcı bir uygulayım biçimini almıştır. Bildirişim göstergebilimi diye adlandırılan bu tür çalışmalar, çözümleyici bilimsel bir üstdil oluşturmak ve anlamları incelemek yerine, salt betimlemeyle, gösterge betimlemesiyle yetinmektedirler.
Göstergebilimsel araştırmaların gelişmesine katkıda bulunmuş bir başka Fransız yazarı da R. Barthes ’tır. Mythologies (Söylenler) [1957] Göstergebilim ilkeleri (1964) ve Systeme de la Mode (Moda Dizgesi) [1967] adlı yapıtlarında moda, mutfak, görüntü, vb. dizgeleri özellikle Saussure ve Hjelmslev’in görüşlerinden yararlanarak çözümlemeye girişen Barthes, sonradan yazar ve denemeci yanının ağır basması nedeniyle, göstergebilimden giderek uzaklaşmıştır. Barthes’ın göstergebilim açısından getirdiği önerilerin en ünlüsü, Saussure’ün tasarısını tersine çevirerek, göstergebilimin, dilbilim içinde yer aldığını söylemesidir. Barthes’a göre, insanların yararlandığı her gösterge dizgesi ancak dil aracılığıyla, dil desteğiyle gerçeklik kazanır. Bu nedenle de, Barthes, gösterge dizgelerini, salt dizgeleri inceleyerek değil, bu dizgelerden söz eden söylemleri inceleyerek değerlendirmektedir.
Günümüz(1980 li yıllar) göstergebilimcileri arasında J. Kristeva, U. Eco ve Ch. Metz de önemli bir yer tutar. Söylemleri, bireyin ruhsal özelliklerini göz önün de bulundurarak incelemeyi amaçlayan ve dili anlam üretimi ve dönüşü mü olarak ele almak isteyen Kristeva, göstergebilimi eleştirel bir bilim ya da bilimin eleştirisi olarak görür. Eco, göstergebilimi, ekinsel olguları gösterge dizgeleri olarak inceleyen bir bilim dalı biçiminde tanımlar. Metz ise sinema göstergebilimine yönelir.
6. A.J. Greimas ve Paris Göstergebilim Okulu.
Göstergebilim kuramcıları arasında A.J. Greimas ’ın apayrı bir yeri vardır; çünkü, göstergebilimi, kendi kendine yeten, gerçekten özerk, bir bilim düzeyine yükseltmiştir. İlk çalışmalarını sözcükbilim alanında başlatan, sonra anlambilime yönelen bilgin, l966’da yayımladığı Semantique structurale (Yapısal Anlambilim) adlı yapıtıyla, her çeşit anlamlama dizgelerinin incelemesini kapsayan genel bir anlambilim yöntemi oluşturdu. Bu açıdan, Greimas’ın genel anlambilim yöntemi, göstergebilim yöntemi demektir. Böylece, Greimas’ın doğrudan doğruya anlam sorunlarına yönelik bir ‘kuram oluşturduğu ortaya çıkar. Nitekim, Greimas, 1970’te Du Sens (Anlam Üstüne) adlı yapıtıyla göstergebilimin çeşitli kuramsal düzeylerini derinleştirir. Geliştirdiği yöntemi, çevresinde oluşturduğu araştırma topluluğuyla birlikte, yazınsal söylem, sözlü yazın, görüntü, müzik, masal, bilimsel söylem, uzamsal düzenleniş, tutkular, şiir, öğretim dili, dinsel söylem, hukuk dili, gibi değişik alanlara uygularken, kuramsal aygıtını da sürekli olarak geliştirir.
Bu arada, 1976’da yayımladığı iki yapıtla gerçek bir göstergebilimin, bir başka deyişle, bir anlamlama kuramının oluşturulduğunu kanıtlar: Maupassant ve Semiotique et Sciences sociales (Göstergebilim ve Toplumsal Bilimler).1979’da J. Oourtes ile birlikte yayımladığı Semiotique. Dictionnaire raisonnd de la th du langage (Göstergebilim. Dil Kuramının Açıklamalı Sözlüğü) adlı yapıtıyla, 1960 yıllarında tasarladığı göstergebilim kuramının tümükapsayıcı, tutarlı ve yalın bir aşamaya ulaştığını da kanıt-lar. Yine 198O’de E. Landowski ve başkalarıyla birlikte yayımladığı Introduction a analyse du dizcours en scıences socıales (Toplumsal Bilimlerdeki Söylem Çözümleme Giriş) adlı yapıtla da bilim dıllerini Inceleme aşamasını başlatır.
Greimas in çevresinde oluşturduğu araştırma topluluğu bugün Paris Göstergebilim Okulu diye de adlandırılmaktadır Bu topluluğun önde gelen araştırmacıları arasında özellikle şu kişileri sayabiliriz J.Cl. Coquet, J.Courtes E. Landowski, P. Fabbri, I. Darrautlt, M. Arrivé, J.-M. Floch,Cl. Zilberberg, F. Bastide, C. Chabrol vd.
Greimas’ın ve Paris Göstergebilim Okulu’nun amacı, ana çizgileriyle şöyle
Göstergebilimin, anlamlı bütünlere özgü anlamsal ayrılıkları, anlamsal eklemlenişi (anlamlamayı), bir üstdil aracılığıyla yeniden üreterek açıklamayı amaçlar. Bu amaçla, salt bildirişim dizgelerini ya da göstergeleri değil, anlamlı bütünleri (anlamlama dizgeleri) ele alır. Simgesel mantıktan, matematikten, budunbilim ve dilbilimden kaynaklanan bu anlamlama kuramının inceleme aygıtı çç aşamadan oluşur:
1. Betimsel dil;
2.Yöntembilimsel dil;
3. Bilgikuramsal dil.
Her üç aşamaya ilişkin, olarak da kavramsallaştırma ve mantıksal biçimselleştirme çabaları gerçekleştirilmiştir.
Paris Göstergebilim Okulunun son yıllarda çalışmaları insanların gerek edimlerıyle gerekse tutkularıyla birbirlerini etkileme düzenine yönelik olmuştur. İnsanlar arası ilişkilerde gerçek (doğru), yanlış, gizli, yalan gibi özellikler araştırılmış ve sınıflandırılmıştır. Ayrıca, yine son bir-kaç yıl içinde, istemek, bilmek, inanmak, yap yapmak, zorunda olmak gibi bireyler arası ilişkilerde önemli yer tutan ve kiplikler diye adlandırılan özelliklerin sınıflandırılmasına girişilmiştir.
Kısaca belirtmek gerekirse dilbilimde nasıl çeşitli akımlar varsa göstergebilimde de çeşitli akımlara rastlanmaktadır Bu akımlar arasında da söz konusu bilim dalını en üst aşamasına ulaştırmış kuram Greimas in öncülüğünde geliştirilmiş kuramdır.
Eylül 23rd, 2008 at 21:05
saol kübra çok iyisin işime çok yaradı özet teşekkürler msn yazsana
Eylül 23rd, 2008 at 21:16
benim msnem kaydedin bayanlar karizmatik_oko@hotmail.com ve eminem_kemal ikisini kullanıyorum kaydedin
Eylül 23rd, 2008 at 21:46
kübra ve dilan size çok tşkr ediyom çok yardımcı oldunuz bize veya bana tekrar çoook tşkr ediyom
Eylül 24th, 2008 at 19:26
ÇOK GÜZEL BİR YAZI ÖDEVİME ÇOK LAZIM OLDU ALLAH SİZDEN RAZI OLSUN EMEĞİ GEÇEN HERKEZE TEŞEKKÜRLER
Eylül 24th, 2008 at 19:41
çok teşekkür ederim dilan yukarıdaki yazı kadar senib de yardımın oldu gerçekten sağol
Eylül 24th, 2008 at 20:34
ya gerçekten çok sağolun bu ödev çok önemliydi.tekrardan sağolun!!!
Eylül 24th, 2008 at 20:48
alah razı olsun kübra yanlız bu siteye hayko cepkin şarkısı dinleme imkanı konması lazım
Eylül 24th, 2008 at 20:48
süper olmuş
Eylül 24th, 2008 at 22:10
Semiyotik ya da diğer adıyla semiyoloji, simge, sembol ve İşaretlerin yorumlanmasını, üretilmesini veya işaretleri anlama süreçlerini içeren bütün faktörlerin sistematik bir şekilde incelenmesine dayanan bir bilim dalıdır. Semiyotik disiplinlerarası bir sahadır. Değişik işaret sistemlerine dayanan anlam ve bildirişim konularını inceler. Fransızlar semiyoloji terimini kullanmışlardır. Semiyotik eski Yunancada işaret anlamına gelen semeîon kelimesinden gelir. Modern semiyotik başlıca iki kaynağa dayanır. Bunlardan birincisi Ferdinand de Saussureün 1916da yayımlanan Genel Dilbilim Dersler’i, ikincisi ise Charles Sanders Peirceün yazılarıdır. Kültürel kodlar, gelenekler ve metni anlam süreçlerine göre düzenlenmiş işaret sistemleri diye nitelenen her şey semiyotiğin inceleme alanına girmektedir. Semiyotik bugünkü anlamda ilk defa John Locke tarafından “Essays Concerning Human Understanding”, (1690) başlıklı eserde kullanılmıştır.
işinize yararsa ne mutlu bana
Eylül 25th, 2008 at 16:44
ebrucum saol ya senin sayende işimi hemen bitirdim coooook sağol
Eylül 25th, 2008 at 16:48
dilan sana da cok saol seninki özetmiş ordan yazdım cok saol
Eylül 29th, 2008 at 16:28
iiiiy güzel olmuşişm yarada ma a uzundu allah razı olsun byby
Eylül 29th, 2008 at 16:29
güzel olmuş sağolunn ama uzunda ama yinede sağolun byby
Ekim 2nd, 2008 at 18:34
arkadaşlar saolun.ya ne biçim iştir.bi göstergeleri inceleyen bilim dalını arıyom herşey çıktı bi o çıkmadı dilan ve kübraya çokk tşk ederim saolun
Ekim 3rd, 2008 at 10:53
bu ne biçim tarihçeymişşşşşşşşşşş
Ekim 3rd, 2008 at 16:58
meraba ben aranıza yeni katıldım gösterge bilim ile yazılar gönderenlere çok tesekkür ederim çok işime yaradı hepiniz öpüldünüz kendinize iyi bakın
Ekim 4th, 2008 at 09:56
göstergeleri inceleyen bilim dalı nedir???
Ekim 5th, 2008 at 14:52
çok saol kübracımmm öptüm seni
Ekim 6th, 2008 at 15:41
ben ödev arorum ebru dilan ve kübra dorumu bu yazılar alıcamda yardım edin ne ödevi sizin bu k.i.b
Ekim 6th, 2008 at 15:41
cvp bekliorumm
Ekim 6th, 2008 at 15:45
1. Göstergebilimin genel bir tanımı.
İnsanların birbirleriyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller (söz gelimi, Türkçe), davranışlar, görüntüler, trafik belirtkeleri, bir kentin uzamsal düzenlenişi, bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatro gösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, sağır-dilsiz abecesi, yazınsal yapıtlar, çeşitli bilim dilleri, tutkuların düzeni, bir ülkedeki ulaşım yollarının yapısı, kısacası bildirişim amacı taşısın taşımasın her anlamlı bütün çeşitli birimlerden oluşan bir dizgedir.
Gerçekleşme düzlemleri değişik olan bu dizgelerin birimleri de genelde, gösterge olarak adlandırılır. Yine çok genel olarak belirtecek olursak, anlamlı bütünleri, bir başka deyişle gösterge dizgelerini betimlemek, göstergelerin birbirleriyle kurdukları bağıntıları saptamak, anlamların eklemleniş biçimlerini bulmak, göstergeleri ve gösterge dizgelerini sınıflandırmak, dolayısıyla, insanla insan, insanla doğa arasındaki etkileşimi açıklamak, bu amaçla da bilgikuramsal, yöntembilimsel ve betimsel açıdan tümü kapsayıcı, tutarlı ve yalın bir kuram oluşturmak, göstergebilim diye adlandırılan bir bilim dalının alanına girer.
kızlar bakın buldumm budur kesin byy
Ekim 6th, 2008 at 17:41
tşk kubra işime yaradı baştaki yazı çoook uzundu
Ekim 6th, 2008 at 20:08
allh hepinizden razi olsunnn
Ekim 7th, 2008 at 20:21
tşk ederim gercekten coq yardımcı oldunuz
Ekim 8th, 2008 at 22:10
sagol ceylan teşekkür ederim canım
Ekim 8th, 2008 at 22:16
tşk ederim.çook işime yaradi bu bilgiler.Ceylan sanada teşkü
Ekim 9th, 2008 at 09:46
teşk ya çok işime yaradı
Ekim 9th, 2008 at 09:51
teşk ya
Ekim 9th, 2008 at 19:52
Göstergebilimin genel bir tanımı:
İnsanların birbirleriyle anlaşmak için kullandıkları doğal diller (söz gelimi, Türkçe), davranışlar, görüntüler, trafik belirtileri, bir kentin uzamsal düzenlenişi, bir müzik yapıtı, bir resim, bir tiyatro gösterisi, bir film, reklam afişleri, moda, sağır-dilsiz abecesi, yazınsal yapıtlar, çeşitli bilim dilleri, tutkuların düzeni, bir ülkedeki ulaşım yollarının yapısı, kısacası bildirişim amacı taşısın taşımasın her anlamlı bütün çeşitli birimlerden oluşan dizge bütününe göstregebilim denilmektedir.Göstergebilim aynı zamanda temel tanım olarak göstergeleri inceleyen bilim dalıdır.
Göstergebilimin Gelişimi
Charles Sanders;Üç Ögeli Gösterge :
Gösterge kuramını oluşturmaya çalışan ilk kişi,John Locke’un “semiyotik” terimini alarak kullanan ABD’li Charles Sanders Pierce(1839-1914) idi.Pierce’nin öldükten sonra ki yazılarını bir araya getirdiklerinde göstergeyi üç ögeli bir bütün olarak tanımladığını gözlemlediler.Pierce göstergeyi represantamen,nesne ve yorumlayan olarak üç öğeye ayırıyordu.Represantamen,yorumlayana sunulmuş bir işaret,bir simge anlamına geliyordu.Nesne,işaret ve ya simgenin yorumlayan arasında ki ilişkisini ele alan araçtı.Yorumlayan ise,nesneyle işaret veya simgelerin arasında ki bağlantıyı ön plana çıkarandı.
Günümüzde göstergebilimle ilgili,hemen hemen herkes tarafından benimsenmiş ayrımlardan biride Peirce’nin önerdiği şu üç ayrı gösterge kategorisidir:Görüntüsel gösterge,belirti ve simgedir.Görüntüsel gösterge,benzerliğe dayalı olarak işlev görmektedir.Örneğin;ağacı temsil eden bir desen onun görüntüsel göstergesidir.Belirti,olguların iç içe olduklarını,bitişikliğini ele alarak işlev görmektedir.Örneğin;ağacın gölgesi ağacın belirtisidir.Duman ateşin belirtisidir.Simge ise,gerçekten öyle olmayıpta belirtisel olarak ifade etme yani itibari yönde işlev görmektedir.Örneğin;Lübnan bayrağında ki sedir ağacının o ülkeyi simgesel olarak ifade etmesi o ülkenin simgesel olarak bir göstergesidir.
Peirce’nin araştırmaları;felsefeci Ernst Cassier,felsefeci ve mantıkçı Bertrand Russell,mantıkçı Rudolf Carnap ve özellikle de Charles Morris tarafından geliştirilmiştir.
Ferdinand De Saussure ve İki Yüzlü Gösterge :
Türkçe’de göstergebilim olarak karşıladığımız iki terimden biri olan “semiyoloji” terimini öneren ilk kişi İsviçreli dilbilimci Ferdinand De Saussre (1857-1913) idi.Semiyoloji,Yunanca’da “gösterge” anlamına gelen “semion” ile “söz” ve “ bilg”i anlamına gelen “logos” sözcüklerinden meydana gelmiştir.Saussure bu terimle toplum içindeki göstergelerin yaşamını inceleyecek bir bilim olduğunu vurguluyordu.Bu tasarının asıl amacı ise iki yüzü olan fakat bir bütün olarak düşünülen gösterge kavramını ortaya çıkarmaktı.Gösterge, gösteren ve gösterilen olarak iki yüz e ayrılıyordu.Gösterilen,kavramı ve gerçekçiliği belirtirken gösteren bu göstergelerinin ve gerçekçiliğin iletişime dayalı olduğunu belirtiyordu..Dilsel göstergelerin temeline giren iki yüz göstergeleri nedensiz olarak ele alınır.
Belçikalı dilbilimci Eric Buyssens’e göre,göstergebilim yalnızca bildirişim olgusuna dayalı gösterge sistemlerini,yani göstergelerin anlam iletmek isteğiyle kullandıkları sistemleri inceler.Danimarkalı Louis Hjelmslev ise modern göstergebilimi kuramsal bir temelle inceledi ve oturtmaya çalıştı.Bu amaçla da düz anlamlı diller,yananlamlı diller ve de üstdiller ayrımını yaptı.Fransız göstergebilimcisi Roland Barthes ise bu üçlü ayrımı bazı küçük değişikliklerle işledi ve göstergebilim çözümlemelerinde önemli bir yer tutmasını sağladı.
Roland Barthes;Bir Anlamlama Göstergebilimi :
Rolland Barthes 1964 yılında “Göstergebilimin Öğeleri” adlı incelemesin de betimlemelerini kuramsal bir çerçeveye oturtmak amaçlı Hjelmslev’in kavramlarına başvurdu.Yanalanlam düzleminden ,yani bir gösteren ile bir gösterilen arasında ki ilişkiden hareket ederek,bu yananlam düzlemini ,göstereni bir düzanlam gösterileni göstergesel sistem olarak tanımladı.Üstdilin tanımınıysa ,gösterileni bir düzanlam göstergesi tarafından oluşturulmuş bir sistem olarak verdi.Roland Barthes 1967’de “Moda Sistemi” adlı bir eser verdi.Bu eserde Barthes,nasıl ki giysi sistemini modanın söylemi üstleniyorsa,dildışı göstregeler sisteminden de ancak dilsel göstergeler aracılığıyla söz edilebilir düşüncesini savundu.Saussure’e göre dilbilim göstergebilimin bir bölümüyken,Barthes’e göre,göstergebilim dilbilimin bir bölümü olacaktır görüşü vardı.Çünkü Barthes,her gösterge dizgesinin altında dilin bulunacağına inanırdı.
Barthes sonra ki yıllarda daha az biçimsel özellikler taşıyan ve söylem çözümlemesine daha yakın olan bir edebiyat göstergebilimine yöneldi.Barthes incelemeleriyle toplumun bütünü göstergebilimin inceleme konusu yapıldı.Bu nedenle Mounin de,Barthes’ın bir “Toplumsal Psikanaliz” uyguladığını ileri sürdü.
meRwe* =) çevrimdışı Alıntı Yaparak Cevapla
Ekim 12th, 2008 at 11:54
iyiki kısa haa:D:D:DD::D:D:D:D:D:D:D:D:P:P:P:P